Makedonya (Ocak'17)

İLK YALNIZ SEYAHATİN GÜNAHI OLMAZ DERLER..
Hava alanına gidene kadar hala yapamayacağımı düşündüğüm, uçağa bindiğim anda 'Oya sen ne bok yedin' dediğim ilk yalnız seyahatim olarak seyahat defterimde yerini alan güzel MAKEDONYA :) Güzel dediğime bakmayın bildiğiniz dondum. İlkin günahı olmaz dedim ve her anından keyif aldım o ayrı tabi :))




ilk seyahat olmasının verdiği tecrübesizlikle ocak ayında gittim. Her şeyi kendi ayarlamanın verdiği mutluluk ve fazla gururla birlikte Ankara'dan İstanbul'a, İstanbul'dan aktarmalı olarak Üsküp'e uçtum. Kesin uçağı kaçıracağım düşünceleri içinde sırtımda çanta ile oradan oraya koşturarak, hiç bir aksilik yaşamadan Üsküp'e ulaştım. Küçücük bir havalimanına gelmiştim. Ve yine aynı düşünce başladı kafamın içinde 'iyi geldin de ne yapacaksın şimdi,pasaport kontrolünde kesin geri çevirecekler seni bıdı bıdı bıdı...' hahaha aklıma geldikçe hala gülüyorum:)

Pasaport kontrolündeki görevli çok sempatikti :) pasaport uzatılır, korku ile karışık bir gülümseme takınılır ve balık gibi yüzüne bakılır. Görevlinin dudakları aralanır ve o sihirli kelime 'Hoşgeldin Oya'
Hoşbuldum, öyle hoşbuldum ki anlatamam :)) gitmeden önce çoğu kişinin çat pat türkçe bildiğini biliyordum ama ilk anda bu bana en güzel gelen şey oldu :)

Kapıdan çıktığımda meşhur VARDAR EXPRESS ile karşılaştım. (okuduklarımdan ne eksik ne fazla :)) çok ton ton bir şöförü vardı ve bana inanılmaz yardımcı oldu. Hotelimin önüne kadar gidemediği için mahçup olduğu her halinden belli olsa da benim kıt kanaat ingilizceme rağmen bana yolu anlatmayı başardı..

Hotelime ulaştım,kısa bir rezervasyon konuşması ve sonunda odamdayım :)) Çanta bırakılır, yol yorgunluğu hızlıca üzerinden atılır ve hemen sokağa :)

Bu arada gitmeden couch surfing kullanmıştım ve beni bekleyen çok tatlı bir arkadaşım (R) vardı Hotelin önünde. Kısa bir tanışma faslının ardından hemen yola koyulduk.Önce kocaman bir yapay göl tarzı bir yere gittik.Her yer buz, her yer bembeyaz :)









Bir süre etrafında dolaşıp sohbet ettik sonra yola devam..
veeee Matka Kanyonuuuu!!










Belki de Makedonya'ya kış olmasına rağmen bile gitme sebebimdir Matka Kanyonu.

Kar kış olmasına rağmen uzunca bir yol yürüdük ve sürekli anlattı bana Matkayı. Yazın nasıl olduğunu, neler yaptıklarını vs vs..Bu arada şanslıydım sanırım ki çok az da olsa Türkçe biliyordu ve yarı ingilizce yarı türkçe gayet güzel anlaştık ve uzun zamandır eğlenmediğim kadar eğlendim ve üşüdüm:) Yaklaşık 2,5-3 saat geçirmişizdir Matka kanyonunda...

Bir yandan soğuk bir yandan açlık bastırmaya başlamıştı ve dönmeye karar verdik. Dönerken ne yiyelim nereye gidelim konuşmaları devam etti. Pizza yemeye karar verdik ve bir restauranttan paket pizzalarımızı alarak devam ettik.
Bütün Makedonya’yı ayaklarınızın altına seren bir tepeye gelmiştik ve hava gerçekten çok soğumaya başlamıştı..




Pizzalarımızı yedik biraz daha sohbet ettik ve ben daha fazla soğuğa dayanamayıp hotele gitmek istedim. Biraz daha kalın giyinmem gerekiyordu yoksa buz kütlesine dönüşecektim!
Gece hayatı keyifli olan ülkelerden Makedonya. Old bazaar yani eski çarşının içinde bir bara gittik.





Kış olduğu için sokakta çok az insan olmasına rağmen bar doluydu..Bir süre burada durduk.






ilk biram bittikten sonra bir kat yukarı çıktık ve ortam bir anda değişti. Bangır bangır çalan müzik ve çılgınlar gibi dans eden çok fazla insan :)
Etrafı izlemekten kendimi alamıyordum. Şarkıların çoğu Arnavutça (sanırım) olduğu için bir şey de anlamadan etrafıma bakarak ve keyifli keyifli biramı içmeye devam ettim.Bütün yorgunluğumu üzerimden alan biramı yudumlarken etrafımı seyrediyordum. Ve her şey çok güzeldi. Kendimle gurur duyuyordum. Hiç bilmediğim bir ülkede tek başımaydım!!
Hatta gecenin sonunda bana jest olsun diye ‘Tarkan-oynama şıkıdım şıkıdım’ bile çalındı mekanda :)
Sabah 10 da indiğim Makedonya’da saat su gibi akıyordu ve bardan çıkarken çoktan 04.30 ları bulmuştu.
Gece çekilen fotoğraflar bu kadar oluyor;)





Sonrası kaçınılmaz son daha fazla soğuğa dayanma gücüm kalmamıştı veee karşımdaaa hotelimmm canım hotelimm, sıcacık yatağımm :)
Sabah erkenden kalktım tabi kahvaltıyı kaçırmak istemedim. Güzelce,keyifle kahvaltımı yaptım. Sonra sıkıca giyindim çıktım dışarıya…

Geldim meydana, taş köprünü üzerinden geçtim (ki gece fotoğraf çekmiştim), çarşıda dolaştım, yürüdüm çok yürüdüm.. kim bilir kaç kere kayboldum ve aynı yerlerden kaç kere geçtim :)










Hayat sokaklardaaaaa derken bir baktım benden başka kimse yok nerdeyse..Çünkü Pazar, çünkü kış, çünkü saat 10.00!!!




‘Moral bozmak yok çıktın bir kere yürü bakalım Oya’ dedim attım kendimi yollara..
Tabi kocaman kocaman heykel amcaları saymazsak.. neden o kadar fazla ve abartılılarsa sanki?!






Yürürken çok düşündüm, kendimle çok konuştum..

Kimdim? Neydim? Bu hayattan ne istiyordum? Nasıl yaşarsam daha mutlu olurdum? Beklentilerim neydi?
Bir çoğunun cevabını buldum.. gezerken kendini tanımanın hazzını ilk defa yaşadım..
Başkaları Makedonya için ne düşünür bilemem ama benim için Makedonya,her zaman ilklerin ülkesi olarak kalacak :)


Yorumlar

  1. It was pleasure to meet you , and have wonderful time and youre allways welcomed in anytime ✌

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Blue Eye (Arnavutluk Ağustos'17)

İtalya (Eylül'16)