İtalya (Eylül'16)

CANIM İTALYA’MMM..
CİNQUE TERRE’MMM..


Şimdi başlayayım canım İtalya’mı anlatmaya;
Ankara Esenboğa Havalimanından istanbul Sabiha Gökçen Havalimanına-istanbul Sabiha Gökçen Havalimanından-Bologna Guglielmo Marconi Havalimanına.. 

Uçakta ne kadar tedirgin olsam da sonunda biliyordum ki ineceğim yer İtalya! Canım İtalya!!
Rüya gibiydi her an! Yazarken gözümde canlanıyor ve yüzümde sırıtık bir ifadeyle devam ediyorum..


İner inmez hemen araç kiraladık ee malum yolumuz uzun..
Bütün yol boyunca nereye bakacağımı şaşırdım gerçekten. Sokakları, insanları, dükkanları, havası, doğası.. anlatmakla bitmeyecek güzellikteydi her şey benim için..

Önce Portofino’ya gittik. İnanılmazdı demek bile sanki Portofino’ya haksızlık ediyormuşum gibi hissettiriyor.. Güneşin batışını izlemekti amacımız ama yolda bizi durduran polisler yüzünden (sağ olsunlar) yetişememiştik!
Ama olsundu her şeye rağmen Portofino unutturuyordu tüm güzelliğiyle her şeyi..     Klasik  olarak 6873683 fotoğraf çekip yola devam ettik çünkü yolumuz gerçekten uzundu.. Dönerken yolda bir pizza restaurantında durup pizzalarımızı yerken(yediğim en şahane pizzaydı yada italyanın büyüsüydü tam olarak hala bilemiyorum)  İtalyan biralarımızı içtik ve devam ettik..


Uzun süren bir yolculuğun ardından (çünkü birkaç kere kaybolduk ) sonunda  La Spezia şehrinin batısında, Ligurya bölgesinde yer alan  Vernazza’ya gelebildik. Tabi bu durumlar hep benim yüzümden çünkü ‘köyde kalacağım ben’ diye tutturan benim! Çünkü zaten İtalya’ya gitme sebebimiz Cinque Terre..
Kesinlikle gidilip görülmesi gereken yerlerden, herkese şiddetle tavsiye ederim..

Neyse biz gittik bulduk evimizi ama anahtar yok, sokakta insan yok! Telefona cevap veren yok.. ohh miss derken bize bırakılan notu doğru anlamayı defalarca denedikten sonra sonunda eve girebildik!
Bu arada biz uçaktan 11.00 gibi indik ve eve geldiğimizde saat yanlış hatırlamıyorsam 03.00 suları..
Normalde çoktannn isyan edecek olan ben, sırıtkan ifadesinden hiçbir şey kaybetmemiş halde! (enterasan)

İlk günün sonuna böylece gelip mutlulukla uykuya daldım.. Hayatımda ki en güzel uykulardan biriydi. Düşünsenize sabah bir uyanıyorsunuz İtalyanın bir köyündesiniz!!
Bu arada en güzel uyku derken yanlış anlaşılmasın 03.00-03.30 gibi yattığım yataktan 08.00 gibi heyecanla kalktım. Uyandığım manzara tam olarak;












kaldığımız ev
Çünkü gezilecek,görülecek,yaşanacak,yiyecek,içecek çok şey vardı.
Ve zaman çok hızlı akıyordu..(maalesef ki!)
Tabi ki dursun istediğim bir ara şimdi istemedim desem hayatta ki en büyük yalan :)

Bir kısmını arabayla bir kısmını yürüyerek geldik sonunda deniz kenarına. 22 euro(kişi başı) vererek aldığımız  biletimizle başladık beklemeye..yaklaşık 50 kişinin binebildiği küçük teknelerle gezebiliyorsunuz Cinque Terre’yi. 





Diğer iki seçenek ise tren veya kara yolu ama kara yolunu hiç tavsiye etmem çünkü hem yollar çok dar hem de çok virajlı.
Cinque İtalyanca 5 demek, Terre ise köy. Kısacası görülecek 5 köy vardı önümüzde.









Zaten ilki kaldığımız köy olan Vernazza; 







sonrasında sırasıyla Corniglia; en küçük olan köy ve denizden köye giriş sağlanamıyor maalesef ki. o yüzden onu göremeden (yani sadece denizden görerek) yolumuza devam ettik.





Rengarek evleriyle karşılyor bizi ve hayran bırakıyor Manarola;  (şans mı şanssızlık mı bilmiyorum ama yağmurla karşılandık Manarola'da)







Riomaggiore; tekneyle yaklaşırken gördüğünüz ilk şey kırmızı bir bina. Sonrasında yaklaştıkça şahaneliğini gözler önüne seriyor.bu arada inanılmaz güzel sokak lezzetlerine sahip mutlaka tatmanızı öneririm.



























































Ve son olarakkkkk Monterosso; aralarında en büyük olan köy. Ve uzunca bir sahili var. İki kısım gibi Monterosso. Yani ben kendimce öyle yorumladım, teknenin yanaştığı iskele olan kısım birde uzunca bir tüneli yürüyerek geçtiğiniz ikinci kısım.Tabi ki yine aynı rengarenk evler ve tatlı İtalyanlarrrr :)



tekne yanaştığında 1.kısımdan görülen 2.kısım


teknenin yanaştığı 1.kısım





tünel


tünel çıkışı 2.kısım

2.kısımdan görülen tünel

1.kısımın arka sokakları :)

Akşam Monterossa'dan trenle Vernazza’ya geçtik.Çünkü tekneler Akşam üstü 18.00 civarı son buluyor. Arabamıza ulaştık ve eve döndük. Tabi yorgunluktan canım çıkmıştı ama ona rağmen tabi ki keyif biralarımızı içtik.

Bir sonraki gün yine sabahın köründe (08.00) kalktık tabi ki. Uyuyup ne yapacağız. Bugün istikamet Pisa kulesi-Toscana :) Uzunca bir yol var tabi önümüzde. Bildiğiniz dere tepe gidiyoruz. Tabi ben ara ara etrafı izleyip, ara ara yorgunluğa yenik düşerek kısa kısa uykularla devam ediyorum yolculuğuma..
Sonunda geldik pisa kulesine! 







Tahmin ettiğimden çok daha büyük olmasının yanı sıra çok daha yamuktu. Çevresindeki yeşil alan, çimlere uzanan insanlar, kalabalık olmasına rağmen gördüğüm en temiz yerlerdendi. Zaten genel olarak İtalya’nın sokakları, caddeleri inanılmaz temiz.



Öyle koşar adımlarla gezmedim hiçbir noktasını. Havasını içime çeke çeke, sindire sindire attım her adımımı. Her anından keyif alarak. Yakından inceledim iyice sindire sindire. Sanki ünlü bir mimar edasıyla, iyice hafızama kazıdım belki bir daha gelemem diye. Ama ilk gün zaten Portofino’da kendime söz vermiştim. ‘’Aynı şehirler olmasa da sana tekrar geleceğim İTALYAAAA’’ diye.
Pisa ve çevresinin hakkını vererek dolaştıktan sonra sıra geldi floransa’ya. Böyle yazarken kolay oluyor anlatmak ama yine biraz araba yolculuğu yapmamız gerekti Floransa ya ulaşmak için. Vee şahane bir tepenin üzerindeyim. Piazzale Michelangelo!!





Bırakın beni orada kalayım saatlerce.. önce Floransanın güzelliğini yukarıdan gördük sonrasında yavaş yavaş aşağıya inmeye başladık ve ben her adımda ilk yurtdışı deneyimi olarak İtalya’yı seçtiğim için kendimdi çok sevdim.





































Dolaşarak Duomo Santa Maria del Fiore’ye kadar geldik. Kocaman bir yapı. Neresine bakayım, ne tarafından fotoğraf çekeyim bilemedim. ki zaten tamamını aynı fotoğraf karesinin içine alabilmek büyük bir başarı hikayesidir bence. Yapabilen varsa ellerinden öpmek lazım.





Sonra küçük bir ara sokakta oturup şahane lazanyamı yerken İtalya’da son biramı yudumlayarak kendimce bir süreliğine veda ettim canım İtalya’ma..
Ertesi gün dönüş günüydü ve kaldığımız tatlı köy evimiz havalimanına bir hayli uzak olduğu için sabah toparlanıp sadece havalimanına gidecek kadar vaktimiz vardı. Olsundu 3,5 tan 4 günde olsa bana yet(me)mişti..
 Havalimanında dönüş uçağını beklerken baya baya suratsız, nemrut bir insana dönüşmüştüm. Çünkü hiçbir şekilde geri dönmek istemedim. Hatta bir ara olay çıkartıp bir süre daha kalma planları bile yaptım kafamda ama tabi her mantıklı insan gibi kendimi yatıştırdım ve paşa paşa bindim uçağa..

Son olarak eski erkek arkadaşa (B) minnetlerimi sunuyorum çünkü her şey onun sayesinde oldu..


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Blue Eye (Arnavutluk Ağustos'17)

Makedonya (Ocak'17)